Topuklu Efe'den Erkek Egemen Düzenin Siyasi Esirine

                                               
Türkiye’de kadınların siyasete girmesi zaten dikenli bir yol. Ancak siyasette kendi kimliğini koruyarak kalabilmek, neredeyse imkânsız bir meydan okuma. Aydın Büyükşehir Belediye Başkanı Özlem Çerçioğlu’nun CHP’den istifa edip AK Parti’ye katılması, yalnızca kişisel bir karar değil; erkek egemen siyasetin kadın liderleri nasıl köşeye sıkıştırdığının, yalnızlaştırdığının ve sonunda “sistem içinde erittiğinin” en güncel örneği.

Çerçioğlu’nun bu kararı, kadınların siyasette bağımsız varlık gösterebilme ihtimaline ağır bir darbe vurdu. Çünkü bu olay, kadın liderlerin özgür iradelerinden çok, baskı, tehdit ve kişisel itibar saldırıları ile şekillenen bir siyaset ikliminin ürünü.
 

Sistemin Kadın Siyasetçilere Kurduğu Tuzak

Kadın siyasetçiler, erkek meslektaşlarından farklı olarak sadece politik kararlarıyla değil, aileleri, özel hayatları, giyimlerinden ses tonlarına kadar her şeyleriyle yargılanıyor. Çerçioğlu’nun “aileme saldırdılar” sözleri, bu zehirli kültürün çıplak bir itirafı gibi.
 

Buradaki asıl sorun, siyasetin erkek egemen reflekslerinin, kadın liderleri önce yalnızlaştırması, sonra itibarsızlaştırması, ardından da “bir tarafa geçmeye mecbur” bırakması. Bu, tek bir partinin sorunu değil; Türkiye siyasetinin yapısal bir hastalığı.
 

Erkeklik Kodlarıyla Kadını Ölçen Siyaset

Türkiye siyasetinde “mertlik”, “yiğitlik”, “delikanlılık” gibi erkeklik üzerinden tanımlanan kavramlar, yalnızca dilsel bir alışkanlık değil; doğrudan iktidar ilişkilerini belirleyen ideolojik araçlar. CHP lideri Özgür Özel’in, Çerçioğlu’na yönelik “mertlik” göndermesi, bu yapının çıplak bir örneği.
 

Feminist teori bize şunu anlatır: Bu tür kavramlar, erkekliği “doğru davranış” standardı haline getirir. Kadın siyasetçi bu standarda uymazsa, yaptığı tercih politik bağlamda değil, kişisel onur ve ahlak üzerinden sorgulanır. Oysa aynı siyasi pozisyon değişimini yapan erkek siyasetçiler çoğu zaman “stratejik hamle” ya da “taktiksel değişim” olarak övgüyle anılır.
 

Bu, iki yönlü bir sorun yaratır:

  1. Kadın liderin politik kimliği görünmezleşir, çünkü eleştiri özel hayat ve karakter üzerinden yürür.
  2. Erkeklik, siyasetin doğal dili gibi kabul edilir ve siyasete katılmak isteyen kadın, bu dile uyum sağlamak zorunda kalır.

Özetle, Çerçioğlu’na yöneltilen “mertlik” söylemi, sadece bir partili eleştirisi değil; Türkiye siyasetinin erkek egemen refleksinin yeniden üretilmesidir.
 

Kadın Dayanışmasının Yokluğu

Özlem Çerçioğlu’nun istifasında feminist politika açısından en çarpıcı eksiklik, güçlü bir kadın dayanışma hattının oluşmamış olmasıdır. Evet, üç belediye başkanı da onunla birlikte istifa etti; ancak bu istifa zinciri, politik ve cinsiyet bilinci yüksek bir dayanışma mesajı vermekten uzaktı.
 

Bu durumun birkaç nedeni var:

  • Parti içi hiyerarşi ve sadakat: Kadın siyasetçiler, feminist bir refleks yerine partiye sadakati önceleyen bir pozisyon almak zorunda bırakılıyor.
  • Yalnızlaştırma stratejileri: Sistem, güçlü kadın liderleri önce izole eder, sonra destek ağlarını zayıflatır. Böylece kriz anında etrafında koruma kalkanı kalmaz.
  • Medya manipülasyonu: Olayın politik anlamı yerine, kişisel saldırılar ve dedikodu eksenli haberler gündemi belirler; bu da feminist dayanışmanın söylem üretmesini engeller.
     

Bu eksiklik, yalnızca Çerçioğlu için değil, tüm kadın siyasetçiler için tehlikeli bir tablo yaratıyor. Çünkü erkek egemen siyaset düzeni, dayanışmasız kalan kadınları çok daha kolay hedef alabiliyor. Feminist strateji burada net olmalı: Kriz anlarında partilerüstü kadın ittifakı devreye girmeli, aksi halde bu tür tasfiyeler “bireysel tercihler” olarak görünmeye devam eder.
 

Rol Model Etkisinin Çöküşü

Özlem Çerçioğlu, “Topuklu Efe” kimliğiyle uzun yıllar boyunca yerel siyasette kadın liderlik için güçlü bir semboldü. Bu sembol, sadece Aydın’da değil, Türkiye’nin farklı şehirlerinde siyasete girmek isteyen genç kadınlar için “mümkünlük alanı” yaratıyordu.
 

Ancak AK Parti’ye geçişi, bu sembolün altını boşalttı. Çünkü:

  1. Siyasi çizgideki keskin dönüş, kadın liderliğin bağımsız duruşunun korunamayacağı algısını pekiştirdi.
  2. Erkek egemen sisteme uyum mesajı verdi; “güçlü kalmak için güç sahiplerinin tarafına geçmek gerekir” imajı oluştu.
  3. Kadınlara moral kaybı yaşattı; çünkü feminist politikada rol modeller, yalnızca bireysel başarılarıyla değil, ilkelerinden taviz vermemeleriyle anlam kazanır.
     

Burada mesele, “parti değiştirme özgürlüğü” değil; politik kimliğin erkek egemen düzenin baskısıyla şekillendiği izlenimidir. Bu izlenim, genç kadınların siyasete dair umutlarını törpüler, “direnmek yerine uyum sağlamak” kültürünü güçlendirir.
 

Feminist Sonuç

Özlem Çerçioğlu’nun istifası, tekil bir siyasi rota değişikliği değil; Türkiye’de kadın siyasetinin ne kadar kırılgan, korumasız ve erkek egemen baskı mekanizmalarına açık olduğunun kanıtı.
 

Bu tabloyu değiştirmek için:

  • Kadın siyasetçiler arasında sürekli ve stratejik dayanışma ağları kurulmalı.
  • Erkek egemen siyaset diline topluca karşı çıkılmalı; “mertlik” gibi kavramlar sorgusuz kabul edilmemeli.
  • Kadın liderler, sadece partilerinin değil, kendi politik kimliklerinin savunucusu olmalı.

Çünkü feminist mücadele bize şunu öğretiyor: Kadınlar siyasette sadece yer kaplamaz; oyunun kurallarını değiştirmek için vardır. Ancak bu kurallar erkekler tarafından yazıldığı sürece, Özlem Çerçioğlu örneği gibi hikâyeler kaçınılmaz olacaktır.

 

Doç. Dr. Zeynep Banu Dalaman (Başkan)

X